Çıktım ve yürüdüm. Biraz ıslak oldu bu iş ama olsun. Bşkanın evinin oradan uzaklaşırken, arkamdan birisinin koştuğunu fark edince, etli butlu bir kız çocuğu gördüm. Yoluma devam ettim. Ben biraz hızlı yürürüm. Kızcağızın bana yetişmeye çalıştığını fark edince, bekledim. Konuştum biraz. Başkanın evinde oturup, oturmadığını, onun da ben gibi "gurbetçi" olup olmadığını sordum. Bakkala gidiyormuş,şehirdenmiş. Beraber yürüyelim dedim ama kızcağız zor ilerliyordu. Onu yol üzerindeki ilk bakkalda bırakıp, rahatlatmak yerine "dikkatli dön" diye de uyardım.
Küçükken ben de böyle dişilerin arkasından, yanından bakkala giderdim. Dişilerin de kötü insanlar olabileceğini öğrenene kadar. O zamanlar bir MatildManukyan vardı, hatırlar mısınız?
Evin küçüğü olmak bazen çok fena oluyor. Neyse ki, bir tane daha çocuk yaptılar da; prenses, ortada kaldım!!
İşte ben böyle ilkokul yaşlarında iken bir gün, okuldan dönüyorum. Şimdi düşününce, okul ile ev arasındaki yolun bugün markete gittiğim yolun 10 katı olduğunu fark ettim.
Ben küçükken o kadar çok taşındık ki, o dönem sonunda beni zaten yeni ve yakın okula kaydettirdiler.
Şöyle ki; bir kış günü, 90ların tek modası, seçeneksizlik neticesinde elyaf kırmızı kabanım vardı üzerimde.
Sokakta karşıdan gelen çocukları görünce karşı kaldırıma geçtim. Onlar da geçti. Bu beni rahatsız etti tabi. Sonra yanımdan geçerlerken bir tanesi, terbiyesiz birşeyler söyleyip, bana dokundu. O elyaf kabana şükürler olsun ki, bana aslında dokunamadı. Ama ben eve ağlayarak gitmiştim. Annem olanları sorunca, bana o an saçma sapan gelen sorular sormuştu; "seni bir yere götürdüler mi?" falan. Her hayır dediğimde, o rahatladı ama ben hala hıçkırıyordum.
Sonraki birkaç vakit bakkala gitmemiştim!!! Yaşasın!!
Artık ablam ve annem beni zorlamaya başladıklarında da, o kız çocuğu gibi koşarak gidip, geliyordum. Zalim ailem benim.
Ablam bayanla aramda 2 yaş var. Genelde okula birlikte giderdik. Tren yolundan bile geçerdik. O sene ben tek başıma gittim çünkü kendisi artık ortaokuldaydı.
Eh bu olaydan sonra da, 4ncü sınıfın ikinci yarısında okul değiştirdim. İntibak sorunlarım hep bu yüzden. Karma aşı da olamadım bu yüzden.
Tüm bunlardan önce, büyük bir cadde üzerinde otururken, annem fırına göndermişti beni, daha sayıları yeni öğreniyordum ve o büyük caddeyi geçmek zorundaydım.
Tam geçerken, yol ortasında iken, büyük bir aracın kornaya basması ile önümden bir karıştan bile az bir mesafede geçmesi arasında saniyeler vardı. Ellerimi kaldırdım araca dokunmayayım diye.
Annemgiller pek sorumlu insanlar değillermiş sanki! eheheheh
Şimdi düşününce o kadar mesafeyi çocuk başıma yürümek, karşıdan karşıya geçmek, çocukluğum zorluklarla geçmiş. Ha, sonra noldu? Ortaokul ve sonrasında servisle gittim geldim ama bir keresinde okuldan eve yürümüşlüğümüz de vardır annemle!! Göztepe'den eve!! Ev nerdeydi derseniz, asker babanın Natoyerleşkesi yakınlarında diyeyim. Hani şu içinde havuz olan, yaz tatillerinin en güzel kısmını oluşturan, "motorpool"lu yer!! Bir başka giriş kapısında böyle yazardı.
Günümüze gelirsek, kızı bıraktıktan sonra çok yokuş sandığım yeri yürüdüm. Korkutuğum gibi değilmiş. Alışverişi yaptım. Dönerken hava kararmıştı bile.
Karşıdan gelen iki çocuğun ağır bir poşeti bir dala geçirip, yükü paylaştıklarını gördüm.
Terli bir halde eve geldim. Yorulmuşum ki ben. Yemek yapasım da yok ama yarına hazırlık yapmam lazım.
Öğle pikniği benim fikrimdi.
Küçükken ben de böyle dişilerin arkasından, yanından bakkala giderdim. Dişilerin de kötü insanlar olabileceğini öğrenene kadar. O zamanlar bir MatildManukyan vardı, hatırlar mısınız?
Evin küçüğü olmak bazen çok fena oluyor. Neyse ki, bir tane daha çocuk yaptılar da; prenses, ortada kaldım!!
İşte ben böyle ilkokul yaşlarında iken bir gün, okuldan dönüyorum. Şimdi düşününce, okul ile ev arasındaki yolun bugün markete gittiğim yolun 10 katı olduğunu fark ettim.
Ben küçükken o kadar çok taşındık ki, o dönem sonunda beni zaten yeni ve yakın okula kaydettirdiler.
Şöyle ki; bir kış günü, 90ların tek modası, seçeneksizlik neticesinde elyaf kırmızı kabanım vardı üzerimde.
Sokakta karşıdan gelen çocukları görünce karşı kaldırıma geçtim. Onlar da geçti. Bu beni rahatsız etti tabi. Sonra yanımdan geçerlerken bir tanesi, terbiyesiz birşeyler söyleyip, bana dokundu. O elyaf kabana şükürler olsun ki, bana aslında dokunamadı. Ama ben eve ağlayarak gitmiştim. Annem olanları sorunca, bana o an saçma sapan gelen sorular sormuştu; "seni bir yere götürdüler mi?" falan. Her hayır dediğimde, o rahatladı ama ben hala hıçkırıyordum.
Sonraki birkaç vakit bakkala gitmemiştim!!! Yaşasın!!
Artık ablam ve annem beni zorlamaya başladıklarında da, o kız çocuğu gibi koşarak gidip, geliyordum. Zalim ailem benim.
Ablam bayanla aramda 2 yaş var. Genelde okula birlikte giderdik. Tren yolundan bile geçerdik. O sene ben tek başıma gittim çünkü kendisi artık ortaokuldaydı.
Eh bu olaydan sonra da, 4ncü sınıfın ikinci yarısında okul değiştirdim. İntibak sorunlarım hep bu yüzden. Karma aşı da olamadım bu yüzden.
Tüm bunlardan önce, büyük bir cadde üzerinde otururken, annem fırına göndermişti beni, daha sayıları yeni öğreniyordum ve o büyük caddeyi geçmek zorundaydım.
Tam geçerken, yol ortasında iken, büyük bir aracın kornaya basması ile önümden bir karıştan bile az bir mesafede geçmesi arasında saniyeler vardı. Ellerimi kaldırdım araca dokunmayayım diye.
Annemgiller pek sorumlu insanlar değillermiş sanki! eheheheh
Şimdi düşününce o kadar mesafeyi çocuk başıma yürümek, karşıdan karşıya geçmek, çocukluğum zorluklarla geçmiş. Ha, sonra noldu? Ortaokul ve sonrasında servisle gittim geldim ama bir keresinde okuldan eve yürümüşlüğümüz de vardır annemle!! Göztepe'den eve!! Ev nerdeydi derseniz, asker babanın Natoyerleşkesi yakınlarında diyeyim. Hani şu içinde havuz olan, yaz tatillerinin en güzel kısmını oluşturan, "motorpool"lu yer!! Bir başka giriş kapısında böyle yazardı.
Günümüze gelirsek, kızı bıraktıktan sonra çok yokuş sandığım yeri yürüdüm. Korkutuğum gibi değilmiş. Alışverişi yaptım. Dönerken hava kararmıştı bile.
Karşıdan gelen iki çocuğun ağır bir poşeti bir dala geçirip, yükü paylaştıklarını gördüm.
Terli bir halde eve geldim. Yorulmuşum ki ben. Yemek yapasım da yok ama yarına hazırlık yapmam lazım.
Öğle pikniği benim fikrimdi.