Uuu beybi çok çılgınım! Bir günlüğüne deniz kenarına gittim, hem de Istanbul'a.
Oya'anım'la buluştum ve bi daha anladım "Dünya Çok Küçük". Nasıl bir ağırlandım off. Bişi diyemicem.
Oya'nımın gıyabında konuşayım; tek kelime ile "delidolu" bir kadın.
Deniz kenarında, denizin karşısında her sabah hava durumuna denize bakarak anlayan bir insan iken, 2008den sonra gittiğim bozkır ve Doğu Anadolu'dan sonra deniz. (oha yaklaşık 10 sene) Hmmm fena değil, evet.
Pek şiir sevmeyen ben, buna bayılıyorum "Deniz Humması". Hatırlayanlar varsa, "Uzaklar" programının başında ve sonunda yer alırdı; Atasoy çiftinin seyahati.
"Gene denizlere dönmeliyim, ıssız denize, semaya
Bütün istediğim bir gemi ve yolunu gösteren yıldız
Çark vursun, rüzgar söylesin, beyaz yelkenler çarpsın havaya
Ve denizde sisli bir fecir, bir fecir istediğim yalnız .
Gene denizlere dönmeliyim, dalgaların çağrışına
Öyle hoyrat, öyle saf bir çağırış ki karşı durulmaz buna
Bütün istediğim rüzgârlı bir gün, bulutların yarışı,
Savrulan köpükler, serpintiler, martıların haykırışı.
Gene denizlere dönmeliyim, serserilik hayatına
Martılarla, balinalarla o keskin rüzgarlı yollarda
Bütün istediğim yolculuğun sonunda, bıkıncaya dek,
Uyumak, rüya görmek ve bir gemici masalı dinlemek."
Kusursuz çeviriye de bir örnek.
Sonra da Sadun Boro ve Kısmet. İçim bir hoş oluyor eski günler, eski kokular ve tatları hatırlayınca bu şiirle birlikte. Su lazım, su.