01 - 36'dan sonra, 36'dayız.
Otelden bir detay.O akşam ilk işimiz bir kazcıya girmek oldu.
Aman illa ki yeyin, demeyeceğim. Ben füme ciğerini yerdim bir ara, Migroşlarda vardı. Ekim ayı bunun için uygun değilmiş. Kasım uygunmuş. Bilginiz olsun.
Sabah kalkınca, sokaklara çıktık.
Bu yukarıdaki cami eskiden tam bir Rus mimarisi örneği imiş ancak yanmış.
Orjinali için şu kaynağa gidiniz.
Kars sokakları böyle. Geniş ve ağaçlı.
Bu da akşamki eğlence yerinin sabahki görünümü.
Kıllı kel türbe kafası. Ya da Havariler Kilisesi.
Taş Köprü 1. İki tane var. Diğeri Kale'nin diğer tarafında. O diğer tarafta, suyun kenarında Konservatuar var. Ve ilerisinde de evler. Tam yaşanılacak yer!
Köprü, Hamam ve Kale aynı karede. Bu gezide, çok fazla çocuk yoktu, yapışıp, ezbere tarihçeyi okuyan. Sektör gelişmemiş burada.
İkinci Taş Köprü
Kışla. Bu da Kale'nin arkasında.
Ve nihayet, sabırsızlıkla beklediğim ve yolculuğun amacı olan alana geldik. Ben biletimi doğrudan Kars'a almıştım. Ama baktık orada düzgün araç kiralamacısı yok, Van'a çektik.
Bütün kiracılar, "bayramda kapalı oluruz" demişler. Neyse, Rıfat Çığ'la da konuşmuştum ya, verdiği isimi de bulduk, işte size kendi evinin bahçesinden gidilen Vadi ve Kaya Resimleri!!
Ani Harabeleri'nde de olduğu gibi burası da inek dolu.
Çok ufak bir bölgede var bu resimlerden. Daha sonra 2 km boyunca çeşitli yerlerde en fazla 4 tanesi bir arada bulunuyorlar. Çamuşlu Köyü'ndeki gibi değil. Oraya da başka zaman artık.
Maalesef, bu kaya resimlerinin kazılı olduğu kayaları, hava alanı yolu ve diğer yol işleri için kırıyorlarmış. Belediye hala bişi yapmıyor!
Çocuklar, salaklar geyiklerin üzerine isimlerini yazmışlar, çizmişler?! NEDEN?!? Biri de CHP yazmış, salak yemin ediyorum gerizekalı bunlar.
Görünce insanın siniri hopluyor, Metin - Özer ılıkları bile bunların yanında masum kalıyor.
Bu da oranın jeolojik yapısı.
Bunlar da, deri yüzmek ve kaya resimleri çizmek için kullanıldığı rivayet edilen obsidyen el aletleri.
Bundan sonra yola çıktık. İstikamet, Sarıkamış.
Kars ve Van'da obeziyete karşı savaş var.
İnsanları, Adana'daki gibi rahatsız edici bakışlara sahip bu ilçenin. Ama muhteşem ama bakımsız bir Av Köşkü'ne sahipler. Etrafı çam ormanı. Ruslarda, "Savaş ve Barış"ı bilenler bilir, ava çıkmak ayrı bir ritüel.
Bu da içi, ve tabi ki, ismimizi tarihe yazıyoruz. Anlayamıyor arkadaşlar bunu, böyle ılık ılık.
İşte o gece yine dönüp, Doğubeyazıt'taki otelde kaldık. Akşam ben çıkmadım odadan. Sabah bu sefer Ermeni bir grupla karşılaştık.
Ben ırkçı değilim, din, milliyet ayırımı yapmam ama bu kadar kaba bir turist grubu bir daha görmek istemem.
Ne sıra biliyorlar, ne saygı. Bir kadın memesi dirseğimde, itiyor beni. Önüme birisi giriyo, elini uzatıp peynir alıyor falan. Bakışları ters. Rahatsız edici bir güruhtu.
Sonra tabi, artık yola çıkmak üzere 65'e geri döndük. Dönerken de, vakit bulduğumuz kadar dolaştık.
Tendürek lavları ayrı bir güzellik. Görmek lazım. Balık Gölü'nü göremedik. Kars'a doymadım açıkcası.
Ankara'da görmediğim ürünleri bur'larda gördüm: Dragon Fruit aromalı Lipton Ice Tea mesela?! Satılıyor mu burada?
Yakıt aldığımız yerin arkasındaki elma bahçesinden elma topladım. Bu sene yılbaşında elma mı yiyordum ben? Meaşalla evde her yer elma doldu!
Adam "az almışsın, torba vereyim" dedi de, uçakla dönmesem 20 kg alırdım. Çok lezzetliydi. Yediğim en güzel elmaydı.
İşte Van denizi. Ühüh
Bu da sahil şeridi ile.
Nereden aldık bunu hatırlamıyorum, sanırım Doğubeyazıt, No Şuga - Çünkü Şeker Sizsiniz. Oh stop it you!!
Van Denizi köyleri. Bir adada kilise varmış. Tekneci bulduk ama bizden 100tl istediler. Bays dedik, yola devam ettik.
Aman illa ki yeyin, demeyeceğim. Ben füme ciğerini yerdim bir ara, Migroşlarda vardı. Ekim ayı bunun için uygun değilmiş. Kasım uygunmuş. Bilginiz olsun.
Sabah kalkınca, sokaklara çıktık.
Bu yukarıdaki cami eskiden tam bir Rus mimarisi örneği imiş ancak yanmış.
Orjinali için şu kaynağa gidiniz.
Kars sokakları böyle. Geniş ve ağaçlı.
Bu da akşamki eğlence yerinin sabahki görünümü.
Kıllı kel türbe kafası. Ya da Havariler Kilisesi.
Taş Köprü 1. İki tane var. Diğeri Kale'nin diğer tarafında. O diğer tarafta, suyun kenarında Konservatuar var. Ve ilerisinde de evler. Tam yaşanılacak yer!
Köprü, Hamam ve Kale aynı karede. Bu gezide, çok fazla çocuk yoktu, yapışıp, ezbere tarihçeyi okuyan. Sektör gelişmemiş burada.
İkinci Taş Köprü
Kışla. Bu da Kale'nin arkasında.
Ve nihayet, sabırsızlıkla beklediğim ve yolculuğun amacı olan alana geldik. Ben biletimi doğrudan Kars'a almıştım. Ama baktık orada düzgün araç kiralamacısı yok, Van'a çektik.
Bütün kiracılar, "bayramda kapalı oluruz" demişler. Neyse, Rıfat Çığ'la da konuşmuştum ya, verdiği isimi de bulduk, işte size kendi evinin bahçesinden gidilen Vadi ve Kaya Resimleri!!
Ani Harabeleri'nde de olduğu gibi burası da inek dolu.
Çok ufak bir bölgede var bu resimlerden. Daha sonra 2 km boyunca çeşitli yerlerde en fazla 4 tanesi bir arada bulunuyorlar. Çamuşlu Köyü'ndeki gibi değil. Oraya da başka zaman artık.
Maalesef, bu kaya resimlerinin kazılı olduğu kayaları, hava alanı yolu ve diğer yol işleri için kırıyorlarmış. Belediye hala bişi yapmıyor!
Çocuklar, salaklar geyiklerin üzerine isimlerini yazmışlar, çizmişler?! NEDEN?!? Biri de CHP yazmış, salak yemin ediyorum gerizekalı bunlar.
Görünce insanın siniri hopluyor, Metin - Özer ılıkları bile bunların yanında masum kalıyor.
Bu da oranın jeolojik yapısı.
Bunlar da, deri yüzmek ve kaya resimleri çizmek için kullanıldığı rivayet edilen obsidyen el aletleri.
Bundan sonra yola çıktık. İstikamet, Sarıkamış.
Kars ve Van'da obeziyete karşı savaş var.
İnsanları, Adana'daki gibi rahatsız edici bakışlara sahip bu ilçenin. Ama muhteşem ama bakımsız bir Av Köşkü'ne sahipler. Etrafı çam ormanı. Ruslarda, "Savaş ve Barış"ı bilenler bilir, ava çıkmak ayrı bir ritüel.
Bu da içi, ve tabi ki, ismimizi tarihe yazıyoruz. Anlayamıyor arkadaşlar bunu, böyle ılık ılık.
İşte o gece yine dönüp, Doğubeyazıt'taki otelde kaldık. Akşam ben çıkmadım odadan. Sabah bu sefer Ermeni bir grupla karşılaştık.
Ben ırkçı değilim, din, milliyet ayırımı yapmam ama bu kadar kaba bir turist grubu bir daha görmek istemem.
Ne sıra biliyorlar, ne saygı. Bir kadın memesi dirseğimde, itiyor beni. Önüme birisi giriyo, elini uzatıp peynir alıyor falan. Bakışları ters. Rahatsız edici bir güruhtu.
Sonra tabi, artık yola çıkmak üzere 65'e geri döndük. Dönerken de, vakit bulduğumuz kadar dolaştık.
Tendürek lavları ayrı bir güzellik. Görmek lazım. Balık Gölü'nü göremedik. Kars'a doymadım açıkcası.
Ankara'da görmediğim ürünleri bur'larda gördüm: Dragon Fruit aromalı Lipton Ice Tea mesela?! Satılıyor mu burada?
Yakıt aldığımız yerin arkasındaki elma bahçesinden elma topladım. Bu sene yılbaşında elma mı yiyordum ben? Meaşalla evde her yer elma doldu!
Adam "az almışsın, torba vereyim" dedi de, uçakla dönmesem 20 kg alırdım. Çok lezzetliydi. Yediğim en güzel elmaydı.
İşte Van denizi. Ühüh
Bu da sahil şeridi ile.
Nereden aldık bunu hatırlamıyorum, sanırım Doğubeyazıt, No Şuga - Çünkü Şeker Sizsiniz. Oh stop it you!!
Van Denizi köyleri. Bir adada kilise varmış. Tekneci bulduk ama bizden 100tl istediler. Bays dedik, yola devam ettik.
Bu da Siqaret!
Sonra da hava alanına vardık. Ank'ya kadar birlikte gittik E.r ile. O İzmir'e devam etti.
Biz de evlerimize geçtik. Hah sonra ne mi oldu? Ertesi gün sabah yola çıktık BK ile. İkimiz de Pazar günü işe dönmek üzere yola çıktık. 38 üzerinden gittik, önce beni bıraktılar, sonra onlar benim eski şehre.
Ve ben o hafta Cuma günü eve döndüm. Cts sabah tekrar geri gittim. Bugün de koltuktan kalkmadım, yorgunluk anca geçti.
Taahhütlerim vardı, yapıp bitirmiştim de, göndermeye fırsat olmadı. İklimini unutmuşum bu şehrin. Üzerine de 2 gün üst üste toplantılar derken, anca kendime geldim.
Munch - Warhol sergisi geliyormuş. Behzat Ç filmi ile birlikte, programımıza yazdık. Bak o kadar şehir geziyorum da, bana hala sempatik gelemiyorsun be Ankara!
Yarın antika pazarına gideyim diyorum, bak çaba gösteriyorum sevmek için seni.