ya da 7. Çağatay bey olsaydı, düzeltirdi beni.
Nasıl geçiyor günler?
Anne karnında izlemeye alınan bebeğin kalp atışlarını dinlerken, ağzım yırtılacak derecede esneyip, uykumun gelmesini, meşhur cenin pozisyonu kafası olarak yorumladım tabi.
Neyse, büyüyor. Kardeşim daha doğurmadı. Söz birliği yapmışlar gibi hepsi aynı sene geliyor bebeklerin?! Bir tanesi de güneyde dünyaya geldi.
Günlük olarak twitter takipçisi ve lafçısı oldum. En çok İMG ile yazışıyorum.
Memleketimin insanlarının birlik, saygı hali sona erdi. Ankara eski pisliğine döndü. Bir de nedir bu sokaklardaki çöp suları izleri?! Bu mudur Başkent? Paris Cad SGK kreşinin kapısının önündeki çöpleri şikayet etmek üzere fotosunu çektim. 2 gün sonra çöp tenekesi koydular. Polislerin pisliğini çektim. Çekerken bir kadın, "bakın bakın şu pisliğe bakın" dedi öfkeyle. Ertesi gün bana bakıp selam vermedi ama. Neyse, temizlediler pislikleri. Sabah son duruma bakacağız.
Millet artık tenkitte. Bence iyi birşey bu. Yazılı olmayan kuralların tekrar hatırlanması benim beklediğim şeydi. Hayat Bilgisi dersi tekrar verilmeli. Ama lütfen müfredatta namaz olmasın. Herkes dinini kendinde yaşasın lütfen.
Bir de bugün fark ettim ki, sağ omzumdaki o beyaz uzun tüyden soldakinde de varmış?!
Araştırdım bulamadım. Ben özel miyim, işaretlenmiş miyim? NEYİM?! Bir cevap da veren olmamış ecnebi ellerinde bile. Hmpff.
Böyle işte hayatım. Kötü kısmını atlattım diye umut ediyorum. Gün doğmadan neler doğar.
5 kişiye de rahmet dilerim. Bilanço birkaç insanda gerçeği görme, birçok insanda isyan, birkaç salakta da insana tapınma olarak sonlandı. Yaralanmaları sayamıyorum, haksızlığın boyutunu da. Çok konuşmayacağım, öfkeleniyorum.
Artık daha mutlu bir insanım. İş arkadaşlarım da fark ediyorlar.
Kaçamak yapıp övlen yemeğinde uzaklara gittik.
Bugün benim de eski sevgilimin ölüm yıldönümüymüş. Gençkene bu ölüm tarihlerini unutamıyor olmaktan yakınırdım. Meğer insanları hatırlamak, ölüm tarihlerini unutmak en iyisiymiş!
Onlara da rahmet gelsin.
Öperim.
Nasıl geçiyor günler?
Anne karnında izlemeye alınan bebeğin kalp atışlarını dinlerken, ağzım yırtılacak derecede esneyip, uykumun gelmesini, meşhur cenin pozisyonu kafası olarak yorumladım tabi.
Neyse, büyüyor. Kardeşim daha doğurmadı. Söz birliği yapmışlar gibi hepsi aynı sene geliyor bebeklerin?! Bir tanesi de güneyde dünyaya geldi.
Günlük olarak twitter takipçisi ve lafçısı oldum. En çok İMG ile yazışıyorum.
Memleketimin insanlarının birlik, saygı hali sona erdi. Ankara eski pisliğine döndü. Bir de nedir bu sokaklardaki çöp suları izleri?! Bu mudur Başkent? Paris Cad SGK kreşinin kapısının önündeki çöpleri şikayet etmek üzere fotosunu çektim. 2 gün sonra çöp tenekesi koydular. Polislerin pisliğini çektim. Çekerken bir kadın, "bakın bakın şu pisliğe bakın" dedi öfkeyle. Ertesi gün bana bakıp selam vermedi ama. Neyse, temizlediler pislikleri. Sabah son duruma bakacağız.
Millet artık tenkitte. Bence iyi birşey bu. Yazılı olmayan kuralların tekrar hatırlanması benim beklediğim şeydi. Hayat Bilgisi dersi tekrar verilmeli. Ama lütfen müfredatta namaz olmasın. Herkes dinini kendinde yaşasın lütfen.
Bir de bugün fark ettim ki, sağ omzumdaki o beyaz uzun tüyden soldakinde de varmış?!
Araştırdım bulamadım. Ben özel miyim, işaretlenmiş miyim? NEYİM?! Bir cevap da veren olmamış ecnebi ellerinde bile. Hmpff.
Böyle işte hayatım. Kötü kısmını atlattım diye umut ediyorum. Gün doğmadan neler doğar.
5 kişiye de rahmet dilerim. Bilanço birkaç insanda gerçeği görme, birçok insanda isyan, birkaç salakta da insana tapınma olarak sonlandı. Yaralanmaları sayamıyorum, haksızlığın boyutunu da. Çok konuşmayacağım, öfkeleniyorum.
Artık daha mutlu bir insanım. İş arkadaşlarım da fark ediyorlar.
Kaçamak yapıp övlen yemeğinde uzaklara gittik.
Bugün benim de eski sevgilimin ölüm yıldönümüymüş. Gençkene bu ölüm tarihlerini unutamıyor olmaktan yakınırdım. Meğer insanları hatırlamak, ölüm tarihlerini unutmak en iyisiymiş!
Onlara da rahmet gelsin.
Öperim.